29 Ocak 2012 Pazar

BATI TRAKYA'DA ÇÖZÜM NEDİR NASIL OLMALIDIR?

BATI TRAKYADA ÇÖZÜM NASIL OLUR?

Türk idarecileri bir taraftan BatI Trakya'dan anavatana göçleri önlemeye çalışırken diğer taraftan da daha önce gelmiş bulunanları maddi ve manevi yönden korumalı ve desteklemelidir. Yunan idarecilerinin istimlak vesair şekillerle Türk eserlerini ortadan kaldırmalarına ve Batı -Trakya davası için bir nevi "Tapu senetleri" miz olan tarihi eserleri yok etmelerine karşı konulmalıdır En önemlisi, Türk Azınlıgı'nın yetenekli ve istikbal vaat eden çocuklarından (seçim veya imtihan yaparak) bazılarını Avrupa'nın ve Amerika'nın çeşitli üniversitelerinde burs veya başka maddi imkanlar sağlayarak okutmak, Yunanistan'ın Avrupa Birliği'ne girmesinden sonra Batı-Trakya Türkleri bazı haklarını geri kazanarak belli bir rahatlama sürecine girmiştir. Avrupa Birliği kendi standartlarını Batı Trakya'ya yerleştirmek için Yunanistan'a baskı yapmaktadır. Bu sayede Batı Trakya ve Türkiye'de yaşayan Bati Trakya Türklerinin eğitimine önem verilmeli, yüksek lisans ve doktora çalışmaları teşvik edilerek, Batı-Trakya tarihi,coğrafyası ve kültürel hayatıyla ilgili akademik çalışmalar yapılmalıdır. Türkiye, Batı Trakyalı öğrencilerin eğitim burslarını ve kontenjanlarını arttırarak eğitim ve kültür düzeylerinin gelişmesine katkıda bulunmalıdır. Yunanistanın içinde bulunduğu ekonomik sorunlardan dolayı Türk Toplumundaki işadamları desteklenmeli, Batı-Trakya'da azınlığın şirketleşmesi teşvik edilmeli, iş adamlarımızın Yunanistan ile yapacakları ithalat ve ihracat öncelikle bu şirketler vasıtasıyla yapılmalı ve böylece azınlığın ekonomik hayat standartları yükseltilmelidir. Bölgede bulunan Türkçe radyolara frekans tahsisi sayesinde azınlığa iletişim imkanı sağlanmalı, bölge, Türkçe yayın yapacak bir televizyona kavuşmalıdır.Günümüzde Yunanistan'ın sınırları içinde yer almasına rağmen, Batı Trakya'nın nüfusunun büyük çoğunluğunu Müslüman Türkler oluşturmaktadır. Yunanistan sürekli olarak buradaki Türk varlığını inkar etme yoluna gitmiştir. Özellikle 1967 yılında cunta idaresi ile birlikte hız verdiği eritme politikası çerçevesi içinde, Batı Trakya Türklerine eğitim, ekonomik, sosyal, manevi ve dini alanlarda baskılar yapmaya başlamıştır. Ancak Yunanistan bu uygulamaları yaparken gerek çok taraflı gerek iki taraflı uluslararası antlaşmalara ve gerekse kendi iç düzenlemelerine aykırı hareket etmektedir. Son zamanlarda yani 2000 li yıllarda Yunanistan-Türkiye Diplomatik ilişkilerinin artmasıyla Batı Trakya'daki Türklerin durumlarında nispeten düzelmeler görülmektedir. Ancak bunların yeterli olmadığı da bir gerçektir. Türk-Yunan ilişkilerinde yumuşama döneminin başladığı bugünlerde Batı-Trakya Türk azınlığının hak ettiği statüye kavuşması ilişkilerde çözümlenmesi gereken önemli konulardan biridir.Yunanistan'ın, AB'den "eğitimi iyileştirme, az gelişmiş durumdaki Batı Trakya ve Doğu Makedonya bölgesini kalkındırma vb. programları" gerçekleştirmek amacıyla aldığı kredileri, Türkiye düşmanı unsurlara destek ve benzeri başka siyasi amaçlar için kullandığı bilindiği halde, bu güne kadar AB'den en ufak bir uyarı dahi almış değil. Atina şimdi de, "azınlıkların kültürel değerlerinin korunması" programı kapsamında ek mali yardımlar almak için hazırlık yapıyor. Avrupa Komisyonu'nun hazırladığı bir raporda; Yunanistan'ın 1997 yılında Pontuslu göçmenler için AB'den sağlanan ödeneğin yalnızca % 21'ini, etnik azınlıklar için ise, % 23'ünü amacına uygun olarak kullandığı belirtiliyor. Avrupa Birliği'nin geri kalmış bölgeler sıralamasında liste başında bulunan Batı Trakya'nın kalkındırılması amacıyla alınan yardımların, Batı Trakya Türk toplumuna yönelik hizmetlerde kullanılmamasına, azınlık artık göz yummak istemiyor. İskeçe İl Meclisinin Türk üyeleri, Doğu Makedonya ve Trakya Bölge Genel Sekreterliği'ne gönderdikleri bir mektupta AB'nin I. ve II. Paket programlarından bugüne kadar Batı-Trakya'ya hangi desteklerin verildiğini ve III. Paket programından hangi desteklerin verileceğini, şimdiye kadar sağlanan yardımlardan azınlığa neler verildiğini açıklanmasını istediler. Yunan Yönetimi, AB'den temin ettiği fonları azınlıkların kültürel varlığını koruma maskesi altında, Türk azınlığı bölüp parçalamak için ürettiği projelerin gerçekleştirilmesinde kullanıyor. Bunların en önemlisi, Pomak Türkleri'ni ayrı bir etnik unsur olarak kabul ettirmek için aralıksız sürdürdüğü projedir. Batı-Trakya meselesi aynı zamanda Türkiye'nin ve Türk Milleti'nin bir davasıdır. Batı Trakya, bölgenin istikrarı ve Türkiye'nin güvenliği açısından Kıbrıs gibi önemli bir konumdadır. Bu bakımdan Türkiye, bu davayı her zaman gündemde tutmalı, gerçekleri Dünya kamuoyu gündemine sık sık getirmelidir. Şurası hiçbir zaman unutulmamalıdır ki, Türkiye'nin bu ve benzeri konularda tavizler vererek sonuç alması mümkün değildir. Zaten bu sorunların, verilen tavizlerin sonucunda ortaya çıktığı bir gerçektir. Ne yazık ki, gerçekleşmesi mümkün olmayan hayallerinden bir türlü vazgeçmeyen ve tarihten hiçbir şekilde ders almadığı anlaşılan Yunanistan, bir yandan Kıbrıs, diğer yandan Batı Trakya'daki soydaşlarımıza karşı kanunsuz, insanlık dışı davranışlarını sürdürmeye devam etmektedir. Batı-Trakya Türkleri'nin Yunan devletinden tek istekleri diğer Yunan vatandaşları gibi eşit muameleye tabi tutulmalarıdır. Türk milleti olarak, kan davası gütmek, intikam almak gibi hareketlere başvurmak, inancımıza da, tarihî şeref ve asaletimize de yaraşmaz ; ancak hakikatleri ortaya koymak, unutulmamalıdır ki, millî, insanî ve aynı zamanda bir ilmî görev ve sorumluluktur. Gerçek şudur ki Batı-Trakya Türklerinin Yunan halkıyla hiçbir sorunu yoktur. Çünkü günlük hayatı onlarla yaşıyor, Yunanistan'ın en geri kalmış bölgesi olan Batı Trakya'nın zorluklarına onlarla birlikte göğüs geriyorlar. Batı-Trakya Türk toplumu olarak haklarını savunmanın yolu Yunancayı iyi bilmek ve Yunanistan'da iyi eğitim olmaktan geçmektedir. Bu bağlamda, Yunanistan'ın politika, üniversite, basın, sanat çevreleriyle bire bir ilişkiler içinde olmaları ve meselenin bölgesel bir sorun değil Yunanistan'ın kanayan yarası olduğunu Yunan halkına anlatmaları gerekir. Batı-Trakya Türklerinin bunu yapacak her türlü birikimi vardır. Yeter ki Yunanistan bu iyi niyetli çabalara kuşkuyla bakmasın ve Batı Trakya Türklerinin masum isteklerini Türkiye'nin provokasyonları olarak değil,Türk kökenli Yunan vatandaşlarının haklı talepleri olarak görsün. Avrupa Birliği'ndeki Yunanistan'da insan hakları konusundaki mevcut sorunların önümüzdeki günlerde azalması en büyük temennimizdir.Son yıllarda Ekonomisi iflas eden Avrupa’nın şımarık çocuğu Yunanistan’ın içinde bulunduğu olumsuz durumdan kurtulması için Batı-Trakya Türklerinin de çaba göstermesi ve daha çok çalışması gerektiğini bilerek Vatanlarına olumlu yoldan hizmet etmeleri bir gerçektir.Osmanlı İmparatorluğunun son mirası olan ve asırlardır Türk olan ve Türk gibi yaşayan Batı-Trakya Türk toplumuna yardımcı olmak her T.C. Hükümetinin birinci derecede görevidir.Bu yazı vesilesiyle 25 Aralık Noel Bayramı gününde vefat eden Yunanistan Batı Trakya Gümülcine Türk Başkonsolosluğunda uzun yıllardan beri görev yapan aziz dostum ve kardeşim “Kavas Orhan Çardak’a” Yüce Allahtan gani gani rahmetler diler, kederli ailesine “Başsağlığı” dileklerimi sunarım.Ruhu şad olsun.

Hiç yorum yok: